Öfke, diğer temel duygular olan sevinç, üzüntü, korku gibi duygulardan biri olarak tanımlanır. Ortaya çıkışı, dışlanma, haksızlık, sosyal yaşam sorunları gibi etkenler yoluyla olmaktadır. Sadece dışsal sebepler değil, öfkenin içsel bir yönü de olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda bireyin suçluluk hissi, özgüven düşüklüğü, içsel çatışmaları, dünyaya bakışı ve belirli kişisel özellikleri, öfkenin öznel ve içsel bir yönüne dikkat çekmektedir. Neden bağlamında baktığımızda ciddiye alınması gerektiği açıktır fakat öfkenin insani ve doğal bir duygu olduğuna da vurgu yapmamız gerekir. Ayrıca öfkenin doğru şekilde ifade edilmesi de önemlidir. Doğru ifade edilirse öfkenin topluma, çevredeki bireylere ve sosyal yaşantısına olumsuz sirayet etmesi engellenebilir.
Dünyayı nasıl algıladığımız, maruz kaldığımız bir durumu nasıl değerlendirdiğimiz ve gördüğümüz davranışları nasıl yorumladığımız, öfke üzerinde etkilidir. Örneğin trafikte anlaşmazlık nedeniyle saldırgan bir davranışa maruz kalan kişiler, karşısındaki kişinin öfkeli tavırlarını düşmanca ve saygısızca olduğunu düşünürken, bir diğer kişi, o kişinin öfkesinin sebebini, kötü bir gün geçirmesi olarak yorumlayabilir. Bu bakış açısındaki farklılığın sonucunda ilk kişinin öfkeleneceği, ikinci kişinin ise sakinliğini koruyacağını tahmin edebiliriz.
Öfkenin insani ve doğal olmasından bahsetmiş olsak da yüksek seviyede öfkenin ciddi fizyolojik ve psikolojik etkileri vardır. Bu fiziksel belirtiler: kan basıncında artış, kas gerginliği artışı, kalp ritminde artış, tansiyon ve vücut ısısında artış olarak görülür. Psikolojik etkiler ise, kaygı seviyesinde artış, stres, depresyon olarak görülür.
Bu bağlamda öfkenin etkileri haliyle ciddidir. Yine de öfkenin ciddi bir sorun haline gelmemesi için yapabileceğimiz şeyler var, bunu da öfke kontrolü başlığı altında anlatacağız.
Öfke Kontrolü
Öfke kontrolü, adından da anlaşılacağı üzere kontrolden çıkmaya fazlasıyla müsait olan öfke duygusunun kontrole alınmasını sağlanması yoluyla saldırganlığın engellenmesi, sakinliğin ve soğukkanlılığın kazanılması amacı güder. Günlük hayatımızda herkesin öfkelendiği uyaranlar vardır. Öfkenin devamlı olarak hayatımızda bulunacak olması, durumu kontrol altına almamızı gerektirir.
Davranış, duygu ve düşünme üçgenine odaklanan bilişsel davranışçı yaklaşım, bu üç faktörün de birbirini etkilediğini vurgular. Öfke bağlamında değerlendirildiğinde, düşünce ve davranışlarımızdaki değişiklikler, öfke duygumuza yansıyacaktır. Bu nedenle düşünceleri ve davranışları değiştirmek öfkenin kontrolünü sağlamada etkili olabilir.
Öfkeye neden olan uyarıcıların tanınması da öfkenin kontrolünde etkili olabilir. Bu uyarıcıların tanınması, onlarla karşılaşıldığında nasıl tepki verileceği konusunda hazırlıklı olmamızı sağlayabilir. Planların öfkeyi tetikleyen unsurlara göre yapılması, kontrollü bir yaşam için gerekli olabilir.
Başkasının haksızlığa uğraması, bir arkadaştan zarar görmeye başlanması gibi durumlarda öfke, durumu kontrol altına almak için gerekli olabilir. Böyle zamanlarda duygusal kontrolden ziyade durumun kontrole alınması gerekir. Bunun için öfkenin o an içerisinde zararlı mı yoksa faydalı mı olduğunun değerlendirilmesi gerekir.
Öfke halindeyken bulunan ortam, yapılan şeylerden uzaklaşılması da öfkenin artmasını engellemek adına iyi bir karardır. Hararetli bir tartışma sonrası bulunan ortamdan uzaklaşmak hem fiziksel hem de duygusal sakinliği sağlayabilir.