Küresel dünyamızda bireyselleşmenin doruklarını yaşıyoruz. Bu durumun faydalarından ziyade zararlarına bakarsak, bunun başında insanın yalnızlaşması olduğunu söyleyebiliriz. Bu yalnızlığın da beraberinde çeşitli psikolojik sorunlara yol açması, bu durumun tartışılmasının ne kadar önemli olduğunu haliyle göstermiştir. Tartışmalar bir yana dursun, insanların bu duruma ne tür çözümler düşündüğüne biraz odaklanmamız gerekiyor. Örneğin insanların yalnızlık sorununu çözebilmek için –psikolojik destek almak harici- yeni bağlar kurmayı denemektedir. Tabii bu bağı da ya bir insan ile ya da bir hayvan dostumuza yuva olarak kurmaktadır. Bizim asıl odaklanacağımız nokta, hayvan dostlarımız ile kurduğumuz bağın sonucunda psikolojimizdeki değişiklikler olacak.
Evcil Hayvan beslemenin hem kendi toplumumuzda hem de dünyada huzur ve sakinliği temsil ettiğini söylemek yanlış olmaz. Hayvan dostlarımızın evlerimize kattığı hareket ve heyecan, sadakat ile birleştiğinde mükemmel bir sevgi bağı ortaya çıktığını görebiliyoruz. Öyle ki sadece duygusal olarak değil, evcil hayvanların hayatımıza yüklediği sorumluluktan ötürü, hem onların sağlığı hem de kendi ihtiyaçlarımız bakımından bir düzen sağladığı da görülmektedir.
Bazı araştırmalar, evcil hayvan sahibi olmanın ruhsalsağlığımızın dengesini korumaya, yalnızlıkla başa çıkmada, depresyon ve anksiyete etkisini azaltmada etkili olduğu bulgularına ulaşmıştır. 1200 kişiyi aşkın kişi üzerinde yapılan başka bir araştırmada, evcil hayvanlara sahip olan insanların, evcil hayvan sahibi olmayan kişilere göre daha az depresif belirti gösterdiğine ulaşılmıştır. En önemlisi, bir hayvan dostumuzun başını okşadığımızda, vücudumuz oksitosin hormonu salgılıyor ve stres seviyemizde düşüş meydana geliyor. Bu durumun tasvirini de “soyut bağların somut yansıması” şeklinde yapabiliriz.
Hayvan dostlarımızın bize daha yoğun bir yaşam deneyimi ve doyumu sağladığı, yalnızlığımızı azalttığı, daha özgüvenli yaptığı ve günlük yaşam stresinden çıkartan bir anahtar rolü üstlendiklerini tüm araştırmalar ışığında söyleyebiliriz. Bu dostlarımızla kurduğumuz sevgi ve şefkat ilişkisi, bireyselleşmiş dünyamızın rekabetçi ve zorlu çalışma şartlarında, sakin bir adım atma isteğimizin tezahürü ve kimine göre ise mutluluğun bir formülü olabilir.